Antalya Diplomasi Forumu kapsamında düzenlenen "Artan Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı ve İslam Karşıtlığı" başlıklı panelde dünya genelinde yükselen İslam karşıtlığı ve bu sorunun çözümüne yönelik atılması gereken adımlar ele alındı.
Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu, Belek Turizm Bölgesi'ndeki NEST Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu 2024'te moderatörlüğünü TRT World Sunucusu Maria Ramos'un üstlendiği panele Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, Birleşmiş Milletler (BM) Medeniyetler İttifakı (UNAOC) Yüksek Temsilcisi Miguel Angel Moratinos, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi Büyükelçi Evren Dağdelen Akgün, AGİT bünyesinde yer alan Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) Direktörü Matteo Mecacci ve eski Ürdün Başbakanı Avn Şevket el-Hasavne katıldı.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Buric, Avrupa başta yer almak üzere dünya genelinde yükselen İslam karşıtlığıyla mücadelenin ilk adımının "bir sorun olduğunu kabul etmek"ten geçtiğine dikkati çekerek, ayrımcılığı önlemek için mağdur merkezli yaklaşım benimsenmesine ihtiyaç olduğunu belirtti.
İslam karşıtlığıyla mücadele için çabaların artması gerektiğini vurgulayan Buric, "Mağdurlar cezalandırılmayacaklarını hissetmeli, bu yüzden kovuşturma da önemlidir." dedi.
Buric, İslam karşıtlığının küresel sorun olduğuna, hiçbir ülke veya kuruluşun bu sorunla yalnız başa çıkamayacağına dikkati çekerek, bu nedenle kolektif sorumluluk almanın ve işbirliğinin önemine değindi.
"Kesinlikle çok zor zamanlar geçiriyoruz. Genel olarak hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarında bir gerileme söz konusu." diyen Buric, İslam karşıtlığı başta gelmek üzere ayrımcılığı önlemek için çeşitli araçların olduğunu ancak bunların uygulanmadığını savunarak, bu noktada siyasi iradeye yönelik ihtiyaca işaret etti.
Birlik halinde yaşamak için insanların birbirinden korkmaması gerektiğini söyleyen Buric, "Nefretin ortaya çıkmasına izin verirsek toplumlarımız yok olur ve bir gelecek olmaz." dedi.
"SİYASİ LİDERLER DE NEFRET SÖYLEMLERİNDE BULUNUYOR"
UNAOC Yüksek Temsilcisi Moratinos, İslam karşıtlığının temelinde nefretin olduğunu ve nefretin de tarih boyunca çatışma ve savaşlara yol açtığını anlattı.
Moratinos, şunları kaydetti:
"Nefretin geri dönmüş olmasından dolayı çok üzgün olduğumu söylemeliyim. Düşmanlarımız olabilir, muhaliflerimiz olabilir, rakiplerimiz olabilir ama nefretin derecesi bugünün dünyasında son derece tehlikeli bir ivmeye ulaştı."
Moratinos, İslam karşıtlığıyla mücadele için kınamanın yeterli olmadığını söyleyerek, asıl yapılması gereken şeyin insanların bilinçlerini değiştirmek olduğunu dile getirdi.
Bugün nefretin 11 Eylül saldırılarından sonra ulaştığı seviyeden daha kötü olduğuna dikkati çeken Moratinos, "Kişisel, siyasi ve profesyonel hayatımda ayrımcılığın, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, İslam karşıtlığının, antisemitizmin, Hıristiyan fobisinin bu derece artığını hiç görmemiştim. Çılgın bir dünyanın içindeyiz." dedi.
Avrupa'da artan İslam karşıtlığına işaret eden Moratinos, kıtada İslam'a yönelik saldırılar söz konusu olduğunda ifade özgürlüğü ile din ve inanç özgürlüğü arasında hangisinin önemli olduğuna yönelik tartışmanın gündeme geldiğini söyledi.
Moratinos, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. maddesi ifade özgürlüğü, 18. maddesi din ve vicdan özgürlüğüdür. 19. madde mi, 18. madde mi ağır basmalı? İkisini etkileşimli hale getirmeliyiz. İfade özgürlüğü, diğer özgürlüklerin üzerinde ya da altında diyemeyiz."
Moratinos, siyasi liderlerin de nefret söylemlerinde bulunduğuna işaret ederek, "Beni asıl endişelendiren siyasi liderlerin de nefret söyleminde bulunuyor olması. Bu, çok tehlikeli. İslam karşıtlığını, antisemitizmi, ayrımcılığı ve ırkçılığı teşvik edenler de onlar." eleştirisinde bulundu.
İslam karşıtlığı ve ırkçılık gibi sorunların yayılmasına engel olmak için ülkelerin gerekli yasal düzenlemeleri yapması gerektiğini anlatan Moratinos, şunları kaydetti:
"Yakın zamanda İsveç ve Danimarka'da buna şahit olduk. Her cuma bir adamın caminin önüne gidip Kur'an'ı Kerim'i yakması konusunda hiçbir şey yapamayacaklarını söylediler. Nasıl bir şey yapamazsınız? Kamuoyunu, uluslararası ilişkilerinizi etkileyeceğini, kendi toplumuzda ve uluslararası toplumda kutuplaşma yaratacağını bilirken bir şeyler yapılmalı.”