Özgür Özel, partisinin yeni yasama döneminin ilk TBMM grup toplantısında konuştu. Özel, CHP'ye katılan eski İYİ Parti İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir ve bağımsız Edirne Uzunköprü Belediye Başkanı Ediz Martin'e rozet taktı. Özel, son dönemde yaşanan şiddet olaylarına değindi ve 2024 yılının ilk 9 ayında 295 kadının saldırılar nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtti. Özel, "Ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarının bir rastlantı olmadığını hepimiz biliyoruz. Şiddeti üreten maalesef bu düzenin kendisidir. Günlerdir İkbal ve Ayşenur’un vahşice katledilmesinin ardından bile; failin özelliklerini öne çıkaran, faili ve katledilen kadınlar arasındaki ilişkiyi adeta 'magazin malzemesi' haline getiren ifadeler kullanılıyor. Ama esas sorun şudur ki; toplum bu hale nasıl geldi? Bu canileri yaratan ve aramızda dolaştıran koşullar nedir? Bu siyasi rejim, kim ne derse desin; beyanlarıyla, icraatlarıyla ve rakamlarla görülüyor ki, kadınları eşit görmüyor, kadınlara iyi gelmiyor. Öyle bir süreçteyiz ki, bu iktidar kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyamadığı gibi, bu konuda atılmış olumlu adımlardan da geri adımlar atıyor. AKP’nin, kadınları hedef alan politikalarının en somut örneği; 2021 yılında İstanbul Sözleşmesinden bir gece yarısı, tek imzayla çıkmasıdır" ifadelerini kullandı.

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE DÖNELİM'

Özel, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesine geri dönmesi ve kadına şiddete karşı caydırıcılığın artması durumunda şiddet oranlarının düşeceğini belirtti. Özel, "Şimdi her gün bir cinayet işlenirken, 'Niye işleniyor derseniz', Tayyip Bey tek kişilik imzayla İstanbul Sözleşmesinden çıkarak devleti, kadınların ve çocukların arkasından çekti. Katiller dedi ki, 'Bak artık eskisi kadar ceza vermeye niyetli değiller', 'Bak artık şiddet, o kadar da herkesin karşı çıktığı bir şey değil. Bundan sonra bana bir şey olmaz. Girsem de kravatı takarım, iyi halden yararlanırım. Pişmanım derim, pişmanlıktan yararlanırım. İyi bir avukat gelir, beni birkaç sene sonra nasılsa İnfaz Kanunu‘nu AKP ile MHP değiştirir. Devlet Bey bir mafya lideri için, 'geçmişten dava arkadaşım' dediği bir kriminal için gider, ricada bulunur, dönülür, dolaşılır hapishaneler boşalır, ben de araya karışırım' dediler. Bu, bu kadar politik, bu kadar siyasi, bu kadar gerçek bir mesele, o yüzden devleti; kadının ve çocuğun arkasından çekince istatistiklerin böyle fırlamasına kimse şaşırmasın. AK Parti dahil bütün partilerin kadın kolları genel başkanlarına çağrıda bulunduk. Gerekirse tek tek ziyaret edecekler. Bu hafta olayı kınayan eylem de yapacaklar; ama esas olarak tüm siyasi partilerin, kadın örgütlerinin peşine koşup diyecekler ki, 'Gelin gelin bu İstanbul Sözleşmesine dönelim'" diye konuştu.

'İÇERİDE SÖYLENMEYENİ GELİP BURADA İFŞA EDERİZ'

TBMM'nin İsrail ile ilgili gerçekleştireceği kapalı oturuma değinen Özel, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'ın ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in Meclis'i bilgilendirdiğini hatırlatarak, "Şimdi bu toplantıya giriyoruz. Bu toplantının tutanakları 10 yıl açıklanmayacak. İçeride söyleneni dışarıda söyleyemezseniz, söylememelisiniz, söylemeyeceğiz; ama içeride söylenmeyeni gelip burada ifşa ederiz. Çünkü kimse İsrail’in Türkiye’ye saldırması gibi yakın bir tehdit, orta vadeli bir tehdit görmezken, 22 yıl sonra 31 Mart‘ta seçim kaybetmişken, o günden bugüne hep 2'nci partiyken, ekonomiyi çözemiyor, enflasyonu düşünemiyorken, yapılan bütün anketlerde; 1'inci sorun ekonomi, 2'ncisi işsizlik, 3'üncüsü geçim sıkıntısı çıkıyorken, güvenlik kaygısı en dipteyken devletin başındaki Cumhurbaşkanı; Cumhurbaşkanı şapkasıyla parti başkanı refleksi gösteriyorsa ve bir güvenlik kaygısı üzerinden, 'Açsınız, yoksulsunuz, işsizsiniz ama tehlike büyük arkama geçmelisiniz, İsrail saldıracak' diyorsa o zaman iş başka. Onun için zaten, 'gel kapalı oturumda anlat, ikna et gereğini yapalım.' Ancak televizyonda gördüklerimizi göreceksek, İsrail’deki bir iki meczubun attığı tweet‘ten Türkiye’yi de hedefleyen, 'Büyük İsrail haritasıyla tehdit büyük' diye bir şeyler göreceksek; o zaman kimse kusura bakmasın, bu numarayı da kimse bu millete yutturamaz" dedi.

'HERKES AYAĞINI DENK ALSIN'

Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili yürütülen dava sürecini değerlendirerek, "Bu meselenin özü, Ekrem İmamoğlu'na siyasi yasak getirmek değildir, bu meselenin özü Türk Milletine, kimin yöneteceği konusunda seçme yasağı getirmektir. İmamoğlu'nun şahsi meselesi değildir, Türk halkına; günü geldiğinde Ekrem İmamoğlu aday olursa, 'onu seçemezsin' diye millete direnmektir. O yüzden dün, sevgili Mansur Başkan ile birlikteydik, o da açıklamasını yapmıştı. Bu partinin dönüp, dolaşıp, 'Cumhurbaşkanı adayı o mu olur, bu mu olur?' diye sarayı memnun edecek tartışmalardan ve taşeronların yarattığı çalkantılardan uzak durması lazım. Bu milletin seçme hakkını, bu millet elinden aldırmaz. Bu tip kumpasları çok gördük, çok mücadele ettik, bazen eksiğimiz oldu; ama bu meseleyi tüm boyutlarıyla, parti birlikteliği halinde, tam bir motivasyonla ele alıyoruz. Şunu söylüyoruz; Türkiye, 2024 yılında seçmenin seçme hakkının elinden alınacağı, birine söylenmiş sözün çarpıtılarak kumpasa dönüştürüleceği bir hale gelirse, ülkenin hukuk devleti olmaktan çıktığını tescil edersiniz ve dünyaya ilan edersiniz. Sonra millete dönüp, 'Ekonomiyi, enflasyonu biz düzeltiriz, sıkın dişinizi' demeyin. Eğer ki bu dava siyasi yasakla sonuçlansın, en kötüsü geride kalmadı, önümüzde. Herkes aklını başına, ayağını da denk alsın" değerlendirmesinde bulundu.

'AHLAKSIZ BİR İFTİRAYA DÖNÜŞTÜRDÜLER'

Özel, özel hayatı ile ilgili gündeme gelen iddialarla ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:

"Bu seçimde Manisa'da hep beraber kimseyi küstürmeden yüzde 59 oy aldık. Gülşah Durubay, Şehzadeler'i, merkez ilçeyi, Cumhuriyet tarihinde hiç kazanamadığımız ilçeyi, muhafazakar kodları en kuvvetli ilçeyi dürüstlüğüyle, namusuyla kazandı. Bu kadar ahlaksızlığa, bu kadar kitapsızlığa, bu kadar çirkinliğe, bu kadar kötülüğe hani Atatürk'e verdiğim söz olmasa 'lanet olsun size' deyip başka bir şey yapacağım. Döndüler bana saldırmak için Gülşah'ın hastanede yattığı belli günleri ahlaksız bir iftiraya dönüştürdüler. Benim Antalya'ya gittiğim gün Antalya'da birine o haberi yazdırdılar. Ben uçaktayken, evladım Gülşah kemoterapideyken o haberi yazdırdılar. Sureti muhalefetten görünen birçok kişi de bildiğimiz tepkileri gösterdiler. Gülşah ertesi gün derdini anlattı. Biz bu iktidarı yeneceğiz. Biz iktidarı yenerken cesaretimizle, temizliğimizle, onurumuzla yeneceğiz. CHP'de farklı fikirler olur, sorun yok. CHP'de 'Partiye kamuoyu önünde tartışanı partide tutmam, kapı önüne koyarım' diyenler oldu. Ben böyle bir laf etmedim. Kamuoyunda tartışmak kötü; ama CHP demokratik bir parti. Ama argüman olmayınca AK Parti'nin, sarayın geçmiş temaslılarının trol orduları kurmalarıyla, kara propaganda yapmalarıyla, yalan haber yaymalarıyla bunların üzerinden kirli siyaset yapmalarıyla CHP'ye diz çöktüreceğini sananlar; CHP trol ordusu beslemez, CHP kara propaganda yapmaz, bel altı saldırmaz, ahlak dışı bir iş yapmaz; bunu yapanlar CHP'li değildirler. Benim için vız gelir, tırıs gider. Partili olmadığı halde bir yerden yüz bulup fırsat yakalayanlar, bir çelişkiden kendine mevki makam bulanlar alnınızı karışlamazsam namerdim. Ne feda edecek bir Gülşah'ımız, ne sizden korkacak bir Özgür Özel var. Cürmünüz kadar yer yakarsınız. Bu partinin iktidar yürüyüşüne gizli hesaplarda toplanmış, bize karşı oluşturulmuş havuzlardan, gayri resmi toplanan paralarla adayımıza oy verilmemesini savunanların yönlendirmesiyle yürütülen algı operasyonuyla partimi alt edebileceğini sananlara diyorum ki; hodri meydan, neyiniz varsa dökülün, buradayız teslim olursam namerdim." 

Kaynak: DHA