Brezilya ve Türkiye...

Brezilya ve Türkiye, dünyanın birbirine en uzak ülkeleri arasında...

Halkların kültürleri ve gelenekleri çok farklı...

Siyasal açıdan bakıldığında ise her iki ülkenin ortak bir yanı var: 2002 yılında her iki ülkede de uygulanan yoğunlaştırılmış IMF programlarının ardından bu programı eleştiren partiler iktidara geldi. Ne var ki, bu partiler çok farklı yollar izledi.

***

Türkiye'de iktidara gelen AKP ile Brezilya'da iktidara gelen İşçi Partisi, birbirine zıt iki siyasal kutubu temsil etmekteydi...

AKP, ülkenin dağılmış olan sağ ve muhafazakar partilerinin yerini alarak ilk girdiği seçimde iktidar olurken...

İşçi Partisi, 1980'li yıllardan sonra parçalanmış ve etkisini kaybetmiş 40'a yakın sol parti ve grubu bünyesinde birleştirerek başarıya ulaşmıştı.

***

Bu partilerin liderleri de tam anlamıyla karşıt kişiliklerdi...

Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin sağ muhafazakar İslamcı Refah Partisi'nin içinden çıkmış ve İstanbul Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra kurduğu parti ile girdiği ilk seçimde başbakanlık koltuğuna oturmuştu...

Kısaca 'Lula' olarak tanınan Luiz Inaciao Lula da Silva ise çalışma hayatına ayakkabı boyacılığı ile başlamış, metal işçiliği yapmış, 1980'de sendikacı olarak İşçi Partisi'nin kurucuları arasında yer aldıktan sonra 1987 ve 1991'de federal meclis üyeliğine seçilmiş, ardından üç kez başkanlık yarışına girerek kaybetmiş, ancak dördüncüde iktidara gelebilmişti.

***

İki lideri iktidara getiren güçler de farklıydı...

Recep Tayyip Erdoğan, 'Batı' karşıtlığıyla tanınan Refah Partisinde iken taşıdığı 'Milli Görüş' gömleğini çıkararak ABD ile uyumlu bir siyasi çizgiye gelmiş ve ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesinde 'bir nevi eşbaşkanlık' görevini yürütmüştü...

Lula ise çizgisini en başından itibaren ABD'nin ülkesindeki nüfuzunu kırma mücadelesi üzerine oturtmuş, başkanlığı döneminde Çin ve Rusya ile yakınlaşmış ve günümüzün çok kutuplu dünyasının en önemli kurumlarından biri olan BRICS'in kurulmasında önemli bir rol oynamıştı.

***

Farklı çizgiler, iktidarda oldukları dönemde de iki liderin siyasi yaşamlarını zıt yönlere yöneltmişti...

Türkiye'de Erdoğan 2011 yılında ABD'nin kurduğu koalisyonun ortağı olarak Arap Baharı operasyonlarında önemli bir rol oynarken...

Lula, 2003-2011 yılları arasındaki başkanlığı döneminde uyguladığı ABD karşıtı halkçı politikalar nedeniyle Brezilya'daki sağcı güçlerin öfkelerinin kurbanı olmaktan kurtulamamış, kendisine yöneltilen yolsuzluk ve para aklama suçlamasıyla Temmuz 2017'de 9 yıl hapis cezasına çarptırılmış, ertesi yıl cezası 12 yıla çıkarılmış ve Nisan 2018'de cezaevine atılmıştı.

***

Ne var ki, tıpkı Türkiye'deki ABD karşıtlarını hedef alan davalarda olduğu gibi onun aleyhine açılan dava da çökmüş, aklanarak cezaevinden çıkan Lula, geçtiğimiz günlerde yapılan seçimlerde küçük bir farkla da olsa aşırı sağcı rakibi Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'yu yenerek üçüncü kez başkan seçilmeyi başarmıştı...

Bolsonaro'nun başkanlığı kaybetmesinin önemli etkenlerinden biri ülkede enflasyonu düşürebilmek için durgunluğu göze almış olmasıydı... Bunun için Brezilya Merkez Bankası faizleri üst üste 12 kez artırmış, bunun sonucunda Nisan ayında yüzde 12,13 ile enflasyonda zirveyi gören Brezilya'da, fiyat artışları önce yavaşlamış, sonra eksiye geçerek yıllık yüzde 7,17'ye kadar inmişti...

Ne var ki ekonomik durgunluk, artan işsizlik ve kısılan devlet harcamaları Bolsonaro'nun hesaplarını alt üst etmiş, 'popülist' Lula, biraz da bu sayede bir kez daha iktidara gelebilmişti.

***

Türkiye'de ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 ortalarında yapılacak seçimleri kaybetmemek için tam tersi bir yol izliyor...MB üst üste faiz indirimlerine giderken enflasyon tarihinde görülmemiş sıçramalarla resmi olarak yüzde 85'i gayriresmi olarak (ENAG raporuna göre) yüzde 185'i aşmış bulunuyor...

Artan enflasyon piyasayı canlandırabilecek ve Erdoğan'ın beklediği 'büyüme'yi sağlayabilecek mi bilmiyoruz, ama oy deposu olan yoksul kesimleri 'enflasyona ezdirmemek' için her geçen gün genişletilen sosyal yardım ağlarının, konut projelerinin ve açılan kredi musluklarının enflasyonu kamçıladığını görebiliyoruz...

Ve merak ediyoruz: Bolsonaro'nun klasik ekonomi formüllerini uyguladığı için kaybettiği iktidarı , Erdoğan kaynağına 'nas'tan alan formüllerle geliştirdiği enflasyonist 'non-klasik' formüllerle acaba elinde tutabilecek mi?