Biz Beypazarılılar, Beypazarı'nı şehir olarak kurduğumuz günden bugüne, tarihin her döneminde ahlaki ilke ve yaşam değerlerine, son derece bağlı bir toplumuz' diyen İlçe Kent Konseyi Sekreteri Mehmet İhsan Okyay, 'Beypazarı, esnafı ve zanaatkarları arasında Ahilik ilkeleri, toplum içersinde edep adab ve İslam ahlakı ile yoğrulmuştur. Akşemseddin Hazretlerine gelince, bir müddet Beypazarı'nda ikamet etmiş bir Velî, bir hekim, bir ilim adamı ve alim bir kişidir. Söylediği her söz Kemal-i edep içerir' şeklinde konuştu.
Akşemseddin'in Beypazarı'ndaki ikamet sürecini ve kişisel özelliklerini anlatan Okyay, konuya ilişkin 'doğru bilinen yanlışları' şu şekilde açığa kavuşturdu:
'ÇOK ZEKİSİNİZ ÇOK UYANIKSINIZ'
'Bu mübarek kişiye isnat edilen, zaman zaman sosyal medyada, güya Beypazarılılar için söylediği sanılan 'sansar mezhepli' sözünden bahsedilir. Ardından bu sözün Beypazarlılar için, çok bilgili ve zeki oldukları için söylediği anlatılır. Sosyal medya ve kitaplarda yer alan haberlere göz atacak olursak. Akşemseddin Hazretleri der ki; 'Ey Dinar Hezarlılar Ey Beyler Bazarlılar ben uzlet (tek başına yaşama) için burayı sultanımın önerisiyle tercih etmiştim ama sizler ilmi sorularınızla ilmi müzakerelerinizle benim hayatımın sonlarına doğru yaşamak istediğim ortamı bulamadım. Mezheplere o kadar hakimsiniz ki Telfik edecek durumdasınız. Yani çok zekisiniz çok uyanıksınız. Yani Sansar mezheplisiniz diye iltifat eder' diye yazar. Telfîk etmek: yani mezheplerin kolaylıklarını arayıp işine geldiği gibi uygulamak. Bu uygulama, dört mezhepçe sözbirliği ile sahih sayılmamıştır. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da caiz değildir.'
'BAŞKA YERLERE GÖÇ ETMİŞTİR'
Gene bir Beypazarı kitabında, 'Akşemseddin'e hilafet verileceği zaman Beypazarı'na gelerek ikamet eyledi. Mescit ve bina eyledi. Halk yanına üşüştü. Şeyh Akşemseddin de Kestere (bir nevi zamk) düştük diye Beypazarı'ndan' ayrıldı diye yazar. Aslında Beypazarı'nı çok sevmiş adına bir Mescit ve yanına da medrese yaptırmıştır. Ahşap olan Mescit ve medrese, Beytepe yangınında tamamen yanmış, daha sonra Çayırlıoğlu Zeki Bey tarafından, temelden itibaren taştan tekrar yaptırılmıştır. Akşemseddin Hazretleri, İstanbul'un fethinden sonra, Fatih'in tüm ısrarlarına rağmen, nasıl ki İstanbul'da kalmadıysa, yine kendisine yapılan, ısrarlara rağmen Beypazarı'nda da kalmamıştır. İlim ve irfanını yaymak için, başka yerlere göç etmiştir.
'İLİM ADAMI KEMAL-İ EDEPLE KONUŞUR'
Ben burada Akşemseddin Hazretlerine mal edilen sözlerin ve bilhassa 'sansar mezhepli sözünün' Akşemseddin Hazretlerinin söylediğine inananlardan değilim. Ve bu sözü ne kadar allayıp pullasak da çirkin bir sözdür. Akşemseddin Hazretlerine ve Beypazarlılara yakıştıranları da şiddetle kınıyorum. Çünkü bir Veli, bir alim, bir ilim adamı, bir İslam bilgini, kemal-i edeple konuşur. Hiçbir zaman, bir toplumu üzecek sözler söylemez ve sözlerinde, kemal-i itina gösterir. Yine ben, bu sözün iltifat içerdiğini sananlardan da değilim. Ne demek sansar mezhepli! Mezhebi geniş yani gayri ahlaki anlam taşır. Mezhepsiz demektir.
'AKŞEMSEDDİN'E VE BEYPAZARILILARA SAYGISIZLIKTIR'
Beypazarı kültürünü adetini bilmeden, her duyduğunu incelemeden haber yapanlar Beypazarı için bilerek ya da bilmeyerek menfi yönde propaganda yapmaktadırlar. İşin gerçeği şudur ki çok sevilen bir alimin, kısa bir süre sonra başka yere gitmesi sonucu, Beypazarılılar elbette üzülmüşlerdir. Beypazarı'na alışverişe gelenler Akşemseddin'in Beypazarı'ndan gittiğine inanamazlar. 'Sizde sansar mezhepli olanlar mı var da Akşemseddin başka yere gitti?' gibisinden şaka olarak söylenen sözler söylenmiştir. O zamanın insanları neşeli ortamlarda, günün konularını ve olaylarını birbirlerine sözlü şakalar yaparak eleştirmeleri oldukça yaygındır. Bu gibi yakıştırmalar, Akşemseddin Hazretlerinin manevi değerine ve Beypazarılılara saygısızlıktır.
'YETERİNCE TANIMAMAKTAN KAYNAKLANIYOR'
Akşemseddin, hayatı boyunca, İran, Hicaz, Anadolu'da Amasya ve Çorum'un ilçesi Osmancık, Edirne, İstanbul, Ankara, Beypazarı, Çorum İskilip ve Göynük olmak üzere pek çok yerde yaşamıştır. Akşemseddin'in Beypazarı'ndan ayrılmasıyla ilgili pek çok söz söylediği yazılıp çizilmiştir. Temcit pilavı gibi, bazı işgüzarların aslı astarı olmayan bu gibi asılsız deyimleri, Beypazarlılara ve Akşemseddin Hazretlerine yakıştırmaları ve bahis konusu yapmaları hem Akşemseddin'i hem de Beypazarılıları, yeterince tanımamaktan kaynaklandığı kanısındayım.
'MANEVİ FATİHLERİN EN ÖNDE GELENİDİR'
Akşemseddin, 1390 yılında Şam'da doğmuştur. Asıl adı Mehmet Şemsettin Bin Hamza'dır. Baba tarafından Ebu Bekir soyundan gelen Akşemseddin, 7 yaşında hafız olmuştur. Akşemseddin Hazretleri, Fatih Sultan Mehmed'e akıl hocalığı ve danışmanlık yapmış, İstanbul fethedildikten sonra sarayda kalmak istememiştir. Fatih Sultan Mehmed Han, ne kadar ısrar ettiyse de kabul etmeyen Hoca Akşemseddin Hazretleri, gönlünün aydınlığını Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinde bulmuştur. Kutlu fethe giden yoldaki manevi fatihlerin en önde geleni Akşemseddin Hazretleridir.
'MİKROORGANİZMALARDAN BAHSEDEN İLK KİŞİDİR'
Başta İslami bilimler olmak üzere tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte zamanın ünlülerinden oldu. Akşemseddin, Louis Pasteur'in yaklaşık 400 yıl sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirmiştir. Mikroskop henüz icat edilmemişken, tarihte mikroorganizmalardan bahseden ilk kişidir. Ve Mikrobiyolojinin babası sayılmaktadır. Akşemseddin Hazretleri, İstanbul'un manevî fatihi, büyük bir alim, hazık bir hekim (Eli uz hekim), büyük bir veli ve çok yönlü bir Türk Bilim adamıdır. İstanbul'u fethini resmeden İtalyan ressam Fausto Zonaro'nun çizdiği resimdeki gibi ne Fatih sakallı ne de Akşemseddin sakallıdır. Aksine Akşemseddin hazretleri kösedir. Nur yüzlü olduğu ve beyaz giyindiği için Akşemseddin denmiştir. Fatih'in kızlarından birini tedavi ederek iyileştirmiş, Fatih'in kızı da kendisine Beypazarı'ndaki pirinç mezraalarını vermiştir. Akşemseddin, İstanbul feshinden sonra, Pirinç tarlalarının başına Beypazarı'na gelmiş, Beypazarı'na yerleşmiştir.
'BEYPAZARI'NA MESCİT VE BİR DEĞİRMEN YAPTIRDI'
Beypazarı'nda şöhretine şöhret katan Akşemseddin, burada bir Mescit ve bir değirmen yaptırmıştır. Kısa bir süre sonra oradan da Beypazarı'ndan ayrılmış ve Çorum-İskilip'e yerleşmiştir. Daha sonra Bolu'nun Göynük ilçesine yerleşerek, Göynük'te de yine bir değirmen ve mescid inşa ettirmiş, kendi çocuklarının tahsil ve terbiyesi ile meşgul olmuş, diğer taraftan mevcut eserlerini yazmış, yedi kere hacca gidebilme imkanı bulmuştur. Hacı Bayram Veli'nin ölümünden sonra Bayramîlik tarikatını yürütmüştür. Fatih Sultan Mehmed'in tekrar ısrarına rağmen İstanbul'a gitmek istememiş, Göynüğe çekilip geri kalan hayatını orada yaşamıştır. Akşemseddin, 15 Ocak 1460 tarihinde Bolu, Göynük'de 70 yaşında ölmüştür. Fatih Sultan Mehmed tarafından 1464 yılında Bolu ilinin, Göynük ilçesinde mezarına türbe yaptırılmıştır.'