Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Arabulucular ve Arabuluculuk Merkezi Platformu tarafından 'Arabuluculuk Haftası' nedeniyle düzenlenen sempozyuma konuştu, programın ardından da gazetecilerin sorularını yanıtladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in eşi Elif Gülşah Gürlek'in, Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre SPK üyeliğine atanmasının sorulması üzerine Bakan Tunç, "Burada Cumhurbaşkanımızın bir yetkisi, kanundan kaynaklanan bir yetki. Sermaye Piyasası Kurulu üyeliklerine nasıl atanılacağı belli. Mevzuatımıza uygun yapılmış olan bir atamayı farklı şekilde yorumlamak doğru olmaz. Burada tamamen kanuna uygun ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yetkisinden kaynaklanan bir atama söz konusu" yanıtını verdi.
'KARAR KESİNLEŞİNCEYE KADAR MASUMİYET KARİNESİ VARDIR'
Bakan Tunç, Narin Güran cinayetine ilişkin görülen davaya ilişkin soru üzerine, "Özellikle HTS kayıtları, HTS kayıtlarından yola çıkılarak baz kayıtlarının tespiti ve sonrasında daraltılmış baz kayıtlarıyla ilgili tespitler oldu. Daraltılmış baz kayıtlarıyla ilgili teknik çalışma belki ilk kez bu soruşturma vesilesiyle gündeme geldi. Bu daha önce de birkaç soruşturmada gündeme gelmişti. Daraltılmış baz çakışması, gerçekten çok önemli bir delil. Bu konuda tabii değerlendirmeyi yapacak olan mahkeme, mahkeme bütün delilleri değerlendirecek. Daraltılmış baz çakışmasıyla bu usulün nasıl gerçekleştiği, bu teknik çalışmanın nasıl yapıldığıyla ilgili raporlar dosyada mevcut. Bundan sonra da yine son duruşmada da bir ek karar alınarak daraltılmış baz çakışmalarıyla ilgili teknik raporla alakalı hakimin, mahkeme heyetinin tereddüt ettiği hususlarla alakalı da yine bilirkişiden ek raporlar istendi ve beyanlar doğrultusunda gerek tanık beyanları, gerek şüphelilerin, tanıkların beyanları hepsi mahkeme tarafından değerlendirilecek hususlar. Burada devam eden bir yargılama süreci söz konusu. Suçluluk ispat edilinceye kadar, mahkeme karar verinceye kadar ve o karar kesinleşinceye kadar masumiyet karinesi vardır" dedi.
'MAHKEMENİN İSTEDİĞİ BİRTAKIM DELİLLER VAR'
Bakan Tunç, tutuklu devam eden bir dosya ve dava süreci olduğuna değinerek, "Hunharca işlenen bir cinayet var. Ve 'Bu cinayeti kimler işlemişse yargı bundan hesap soracak' dedik. 'Bu konuda adli soruşturma titiz bir şekilde devam ediyor' dedik. Bu soruşturma başladığında maalesef kamuoyunda farklı değerlendirmeler de yapıldı. Gösteriler yapılmaya başlandı. 'Bunun üstü kapatılıyor' şeklinde birtakım manipülasyonlar da yapıldı. Yürüyüşler yapılmaya başlandı. Konuyu farklı siyasi boyutlara çekmek isteyenler de oldu. Ama biz burada 'Narin kızımızın hakkını, hukukunu bu devlet korur ve onu katledenlerden hesap sorar' dedik. 'Bundan hiç tereddüdünüz olmasın' dedik. Ve bu kapsamda da titiz bir çalışma neticesinde dava açıldı. Dava sürecini hep beraber takip edeceğiz. Alınan ara kararlar var. Ve bu kararlar neticesinde 26 Aralık'ta duruşma gerçekleştirilecek ve 26 Aralık'ta da toplanan deliller yine 26 Aralık'a kadar mahkeme heyetinin istediği birtakım deliller de var. Hastane kayıtları var ve bu anlamda özellikle gelecek olan ek raporlarla beraber mahkeme heyeti bir değerlendirme yapacaktır" diye konuştu.
'SUÇ VARSA GEREĞİ YAPILIR'
Ünlülerden Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç'ın yasa dışı bahis gerekçesiyle gözaltına alınmasına ilişkin yöneltilen soruya Bakan Tunç, "Bütün soruşturmaları, davaları böyle tek tek değerlendirmemiz çok uygun değil. O nedenle burada yargının başlatmış olduğu bir soruşturma var, yasa dışı bahis iddiasıyla ilgili. Bu soruşturma neticesinde gerçekleşen gözaltılar, soruşturma neticesinde kişiler, kendilerini savunacaktır. Eğer bir suç varsa ortada kuvvetli suç şüphesi onun da elbette ki gereği yapılır" dedi.
Bakan Tunç, belediyelere kayyım ataması ve yapılan görevlendirmelerle ilgili tartışmalara da değinerek, "Siz yetkiyi alıp kötüye kullanırsanız, eğer siz bu yetkiyi terör örgütlerine destek ya da onların propagandasına yönelik bir çaba içerisinde, fiil içerisinde kullanırsanız o zaman hukuk devletinde işte bu Anayasa'nın 127'nci ve 45'inci maddelerinden kaynaklanan yetkiler kullanılır. Kimse de 'Bu yetkileri İçişleri Bakanlığı niye kullandı' diyemez. Çünkü o yetki kanundan, anayasadan kaynaklanıyor. Yargının başlatmış olduğu bir soruşturma söz konusu. Bu soruşturma başladığında İçişleri Bakanlığı'nın yetkisi var mı? Mevzuatımıza göre, var. Belediye başkanı seçilmeden önce başlayan soruşturmalar var. Belediye başkanı seçildikten sonra da yine açılan soruşturmalar var. Devam eden davalar var. 'Bu kişi aday olurken Yüksek Seçim Kurulu bunun adaylığını nasıl kabul etti?' şeklindeki değerlendirmeyi sürekli tartışıyoruz. YSK, adaylığı kabul ederken kesinleşmiş hüküm varsa zaten adaylığı kabul etmez. Ama devam eden bir soruşturma, devam eden hakkında bir dava varsa bu durumda YSK sabıka kaydına bakar. O süreçte YSK'nın adaylığı reddetme gibi bir yetkisi söz konusu değil. Bu yetki geçici görevlendirme yetkisi sonradan görevden alma ve yerine başka birini görevlendirme yetkisi tamamen başlayan soruşturmalar ve devam eden davalarla ilgilidir. Kesinleşmiş bir hüküm olduğunda zaten başkanlık düşer, meclis seçer. Kesinleşen bir ceza nedeniyle eğer başkanlık düşüyorsa o zaman meclis üyeleri arasından seçilir. Ama burada kesinleşen bir yargı süreci yok. Soruşturma var, kovuşturma var, temyiz süreci var. Bu bir başkanlığın düşmesi değil geçici olarak görevden uzaklaştırmadır. Ve yerine de geçici görevlendirmedir. O nedenle bizim hukuk sistemimiz içerisinde söz konusu olan bir uygulama" diye konuştu.
'TAVİZ VERMEYECEĞİZ'
Bakan Tunç, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın 'umut hakkı'ndan yararlanmasına ilişkin görüşme süreci yürütüldüğü iddiasına dair, "Terörle mücadeledeki kararlılığımızdan taviz vermeden devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız da ve diğer siyasi liderlerimiz de bu anlamda gerçekten Türkiye'nin terörden kurtulmasıyla ilgili olarak önemli açıklamalar yapıyorlar. Terörün her türlüsünü bu ülkeden silinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Burada özellikle birtakım değerlendirmelerin bize sorulup, burada açıklama yapmak doğru değil. Kişilerin cezaevlerindeki hükümlülerin yakınlarıyla nasıl görüşecekleri mevzuatımızda bizim zaten bellidir. Bu çerçevede zaten yakınlarıyla görüşmeler gerçekleşiyor. Milletimizin birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik, milletimizin huzurunu bozmaya yönelik 40 yıldan bu yana ülkemizi huzursuz eden PKK terör örgütünü bu ülkeden silip atmak durumundayız. Bu ülkenin insanları kardeştir. Türk, Kürt, Laz, Çerkez hiçbir ayrım yapmadan birlik beraberliğimizi kuvvetlendirip iç cephemizi kuvvetlendirerek Türkiye'yi daha güçlü kılmak durumundayız. Bu yöndeki çalışmalara da hız kesmeden devam edeceğiz. Bunlar tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşulan hususlar" ifadelerini kullandı.