Türkiye'nin hayvancılıkta geldiği nokta bilindiği gibi dışa bağımlılık ile birlikte şarbonlu son… Neresinden tutsanız dökülür durumdayız hayvancılıkta. Niye mi? Biz her ne kadar 'aman yerli üretici zarar görecek, şarbon konusunu milleti galeyana getirecek şekilde dile getirmeyelim. Zaten iki- üç sığırı ile yaşamını sürdüren köylümüz iyice dibe vurmasın, zarar görmesin…' derken hastanelere ulaşan şarbon vakalarının artık üstü örtülecek gibi değil.

Şöyle ki; Et yememekle iş bitmiyor… Şarbon endişesi ile süt ve süt ürünlerinin tüketimi sonucunda nelerin olacağı konusunda herkesin kafası karışık…

'Keşke zamanında tarım ve hayvancılık politikalarımızı doğru kursaydık da bu sonu yaşamasaydık' deme noktasında da değiliz ne yazık ki… Tam tersi 'olan oldu nasıl olsa, bundan sonra da bir şey olmaz' dercesine yeni yönetim sistemimizle bakanlığın adından da 'hayvancılık' ibaresi çıkartıldı… Artık 'Tarım ve Orman Bakanlığı'mız var…

Memleketin içinde bulunduğu duruma karşın umutlarını kaybetmeyenler de var… Var ki hala eleştirilerini ve çözümlerini dile getiriyorlar…

CHP Balıkesir Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Ensar Aytekin, hayvancılığın en temel maliyetini oluşturan yem fiyatlarındaki artışa dikkat çekiyor… Ve yem fiyatlarındaki artışa çözüm bulunamazsa ülke çapında çok büyük sorunların doğacağı uyarısını yapıyor…

Aytekin, yemdeki bu sorunun çözümünün en milli hareket olacağını söylerken, yetkililere şöyle sesleniyor:

'Balıkesir, Türkiye'de hayvancılığın önemli bir kentidir. Başta Bandırma bölümündeki entegre üretim alanları olmak üzere tüm kırsal bölgelerde çiftçi yem fiyatlarından şikayetçi. Son bir yılda yaşanan zamlar yüzde 50 seviyelerine gelmişken, çiftçi hayvansal üretim yapmak yerine hayvanlarını et kombinalarına yollamaya başladı. Her fırsatta yerli milli edebiyatı yapanlar, telefon parçalayanlar, doların turşusunu kurma süper zekalılığını sergileyenler söz konusu köylü olunca her şeye körler. Hodri meydan, gelsinler bu yem fiyatlarına el atsınlar, teşvik de bulunsunlar bizde ne kadar milli olduklarını görelim.'

Tarım Eski Bakanı Fakıbaba'nın süt üreticilerinin yem fiyatlarının altında ezilmeyeceğini söylediğini de hatırlatan Aytekin, 'Devlette devamlılık esastır, yeni bakanlık çerçevesinde Hayvancılık bölümü müdürlüğe çevrilip, adını bakanlıktan çıkardılar. Artık ülkedeki tüm hayvancılık bir müdürün oluruyla yürüyor. Fakıbaba'nın verdiği söz devletin sözüdür.' diyor.

Aytekin, iktidarın ithalat severliğinin geldiği noktanın çiftçiyi bitirmek olduğuna vurgu yapıyor ve Türkiye'de çiftçilik ve hayvancılığın, tarihinde görülmemiş bir krizin içerisinde olduğunu dile getirirken, yem ile ilgili şu istatistikleri paylaşıyor:

'Temmuz ayından bugüne yem fiyatlarındaki artış, çiftçileri ve hayvancılıkla uğraşan köylüleri ve entegre kanatlı hayvan besicilerini kara kara düşündürüyor. 32 liraya alınan yemin torbası şimdi 60 liraya geldi. Yoncadaki yıllık fiyat artışı %21, süt Yeminde %26, besi yeminde %28, silajlık mısırda %29, samanda %38, korungada %50 oldu.'

Her fırsatta milli, yerli diye konuşanların yerli yem sanayisini hiç gündemlerine almadıklarına değinen Aytekin, artık Sudan'dan arazi kiralama noktasına gelindiğine de vurgu yapıyor…

İthalat yapmayacağız diyerek yerli üreticiyi heveslendirip krediler ile hayvancılığa yönlendirdiler. Ardından ithalatı patlattılar… (Dönemin ilgili Bakanı Sayın Mehdi Eker'i anmadan geçmeyelim) Bu durum karşısında üretici, bırakın hayvanını neyi var neyi yoksa satıp bankalara borç ödedi… Ardından ithalat yapacağız diye ülkeye girecek hayvanların kontrolünü de bıraktılar… Hastalıklı hayvanları getirip taaa memleketin göbeğine kadar indirdiler… Oysa tüm bunları yapmak yerine tek kalem, yani yem fiyatlarını sübvanse etmek varken…

Şimdi de bir müdürlükle çözeceğiz şarbonu da, yerli yemi de…