Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, bölgesel gelişmelerin Suriye'ye yansımalarının değerlendirildiği toplantıda sahadaki güvenlik, insani ve ekonomik durum ile terörle mücadele çabaları ele alındı.

Astana'da 11-12 Kasım'da düzenlenen toplantıda, Suriye'deki ihtilafın kapsamlı çözümünün tek yolu olan siyasi sürecin canlandırılması imkanları üzerinde duruldu.

Astana formatındaki Suriye konulu görüşmelere ev sahipliği yapan Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, Suriye sürecinde tüm tarafların aynı masada olduğu genel oturumda garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran’ın görüşmelere ilişkin ortak bildiriyi okudu.

Bildiride, Suriye krizinin kalıcı çözümünde Astana Süreci'nin öncü rolüne vurgu yapıldı.

GAZZE'DE ACİL ATEŞKES ÇAĞRISI

İsrail’in Gazze’de devam eden toplu katliamları ve canice saldırıları ile Lübnan ve Batı Şeria’daki saldırılarının sert kınandığı ve derin kaygıların belirtildiği bildiride, "Gazze’de acil ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve bölgeye insani yardımların engelsiz şekilde ulaştırılmasını teminen BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası topluma çağrıda bulunuldu." ifadeleri kullanıldı.

Bildiride, Lübnan’da acil ateşkes çağrısında bulunularak, “BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının uygulanması gerekliliğinin altı çizildi ve toplu sivil ölümlerin yanı sıra büyük çaplı altyapı yıkımına uğrayan Lübnan’a acil insani yardım ulaştırılmasının lüzumu vurgulandı. İsrail silahlı kuvvetleri tarafından UNIFIL’in kasıtlı olarak hedef alınmasına dair kaygılar dile getirildi." denildi.

Suriye topraklarına Lübnan'dan göçe zorlanan yüz binlerce insanın kabul edilmesine yönelik çabalara dikkati çekilen bildiride, İsrail'in eylemlerinin bölge genelindeki olumsuz yansımalarını önlemek üzere istişarelere devam edilmesine karar verildi.

Orta Doğu'da şiddetin tırmanmasının Suriye'deki duruma olumsuz etkisinin kabul edildiği bildiride, Lübnan'dan Suriye topraklarına geçmek zorunda bırakılanlara dair BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (BMMYK), BM teşkilatları ve tüm insani yardım aktörlerinin bir acil durum mukabelesi geliştirmelerinin aciliyeti vurgulandı.

İSRAİL'İN İHTİLAFI BÖLGEYE YAYMASINDAN DOLAYI KAYGI BEYAN EDİLDİ

İsrail tarafından ihtilafın bölge geneline yayılmasına dair büyük kaygıların beyan edildiği bildiride, İsrail'in, 1 Nisan 2024'te İran'ın Şam'daki Büyükelçiliğinin konsolosluk bölümüne ve İran topraklarına yönelik saldırıları da kınandı.

Bildiride, özellikle, İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve eylemleri geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren BM Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılılar başta olmak üzere tüm kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması ihtiyacı yeniden teyit edildi.

Suriye’deki krizin sonuçlarının aşılması için elverişli koşulların yaratılması ve istikrarın sağlanması için çabaların artırılması gerektiğine işaret edilen bildiride, şunlar kaydedildi:

"Terörle mücadele edilmesi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (BMMYK) katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşü için uygun koşulların oluşturulması, siyasi sürecin canlandırılması ve tüm Suriyelilere insani yardımın engelsiz aktarılmasının sağlanması için Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı, iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine yönelik çabaların sürdürülmesinin önemi vurgulandı. İki ülkenin de birliği, toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı prensibine tam bağlılık temelinde Türkiye ile Suriye arasında iletişimin devamının önemi teyit edildi."

Tarafların, 25 Nisan 2023'te Moskova'da yapılan Savunma Bakanları toplantısında ve 10 Mayıs 2023'te düzenlenen Dışişleri Bakanları toplantısında alınan kararların takibi mahiyetindeki Rusya, İran, Suriye ve Türkiye'nin dörtlü format çerçevesindeki çabalarını memnuniyetle karşıladığı belirtilen bildiride, bu formatta iletişimin sürdürülmesinin önemi de vurgulandı.

AYRILIKÇI GÜNDEMLERE KARŞI DURMADA BİRLİKTE ÇALIŞMA KARARLILIĞI İFADE EDİLDİ

Tarafların, terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme, Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğünü zayıflatan ve sınır ötesi saldırılar ile sızmalar dahil olmak üzere, komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma konularında birlikte çalışmaya devam etme yönündeki kararlılıkları ifade edilen bildiride, "23 Ekim 2024 tarihinde Ankara’da TUSAŞ binasına yönelik gerçekleştirilen saldırı dahil olmak üzere, terörist grupların eylemleri ve Suriye’nin muhtelif bölgelerinde, farklı isimlerle faaliyet gösteren ve sivil tesisleri hedef alarak sivil kayıplara neden olan terörist gruplar kınandı. Suriye’nin kuzeyine dair alınan tüm kararların bütünüyle tatbik edilmesinin lüzumuna dikkati çekildi." denildi.

İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki (İGAB) durumun ayrıntılı olarak gözden geçirildiği ve İdlib'e ilişkin tüm anlaşmaların tam olarak uygulanması suretiyle sahada sükunetin korunması gerekliliğinin altının çizildiği bildiride, "Üçüncü tarafların mevcut durumu daha da istikrarsızlaştırabilecek yıkıcı faaliyetlerine mahal verilmemesine işaret edildi. İGAB içinde ve dışında sivillere tehdit oluşturan terör gruplarının varlığı ve faaliyetlerine ilişkin ciddi endişeler dile getirildi. İnsani durum dahil olmak üzere, İGAB içindeki ve çevresindeki durumun sürdürülebilir şekilde normalleşmesini sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi konusunda mutabakata varıldı." ifadelerine yer verildi.

Suriye’nin kuzeydoğusundaki gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele ve yerel seçim girişimi kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü teşebbüsün reddedildiği kaydedilen bildiride, "(Ülkeler) Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve Fırat’ın batısından da gerçekleşen sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı koyma kararlılıklarını yeniden teyit etti." ifadeleri kullanıldı.

Bildiride, Arap aşiretleriyle çatışmalara da neden olan zorla silah altına alma, barışçıl gösterilerin bastırılması, eğitim alanındaki ayrımcı uygulamalar ve müfredat dayatma ile siyasi eylemlere, gazetecilere, toplanma hakkına ve seyahat hürriyetine getirilen kısıtlamalar dahil olmak üzere ayrılıkçı grupların Fırat’ın doğusunda sivillere yönelik her türlü zulmü karşısında derin endişe duyulduğunun altı çizildi.

Kaynak: AA