Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yaman, akciğer (pulmoner) embolisi ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Yaman, “Akciğer embolisi;  kalbin sağ kanadından çıkan ve akciğere giden pulmoner arterler denilen damarların kan pıhtısı, hava ya da yağ ile tıkanması sonucu meydana gelen ani ve akut bir tablodur. Hayati risk taşıyan hastalıkların başında gelmektedir. Sıklıkla damarların bir kan pıhtısıyla tıkanması sonucu oluşmaktadır. Daha az olarak hava ya da yağ embolisi sonucu da görülebilmektedir” diye konuştu.

“VARİSLER DE PIHTI RİSKİNİ ARTIRIR”

Prof. Dr. Mustafa Yaman, şu bilgileri verdi: “Akciğer embolisinin oluşmasında 3 ana sebep vardır. Bunlardan ilki; damarların iç yüzünü saran endotel denilen bölümünde bir hasar meydana gelmesi, ikincisi; damarlarda staz denilen kan akışında bir durgunluk olması, üçüncüsü ise pıhtılaşma eğiliminin artmasıdır. Buna hiperkoagülabilite denmektedir. Vücudun alt ekstremite denilen bacak ve ayak bölümlerinde ve daha sık olarak da karın bölgesinde bulunan toplardamarlarda bu 3 sebep sonucu, bir şekilde oluşan pıhtı kalbin sağ ventrikül denilen bölümüne gelir, buradan da pulmoner arterlerle akciğere ulaşarak emboliye neden olur.  Akciğerlere ulaşan pıhtı, boyutuna bağlı olarak sağda ya da solda birden fazla büyük ya da küçük damarları tıkayarak akciğerin o bölümündeki dolaşımı bozmaktadır. Akciğerde tıkanan damarlar ne kadar büyük olursa sonuçları o kadar şiddetli olmaktadır. Akciğer embolisinin oluşmasında damar iç yüzünün bozulması, staz ve  kanın pıhtılaşma eğiliminin artması bulunmaktadır. Kalp damar hastalıkları pıhtı oluşma riskini artırmaktadır. Sürekli olarak ayakta kalarak çalışan meslek gruplarında varisler oluşmaktadır. Varisler de pıhtı riskini artırmaktadır. Kanda pıhtılaşma oranını artıran bir takım ilaçlar bulunmaktadır.  Doğum kontrol ilaçları kandaki pıhtılaşma oranını yükseltebilmektedir. Uzun süreler boyunca hareket etmeyen, ya da edemeyen yatağa bağımlı kişilerde veya uzun süreler boyunca yolculuk yapan kişilerde, örneğin 4 saati aşan yolculuklarda hareketsiz kalmak pıhtı oluşmasına ve emboliye sebep olabilmektedir. Bazı ameliyatlardan sonra emboli riski oluşmaktadır. Örneğin karın bölgesi ameliyatları, bacakları ilgilendiren ameliyatlar ya da genel anestezi uygulanan ve uzun süre devam ameliyatlar sonucunda, ameliyat sonrası günlerde de emboli atağı oluşabilmektedir. Yağ aldırma ameliyatları sonucunda yağ embolileri oluşabilmektedir. Derin dalış yapan dalgıçlarda ise yüzeye hızlı çıkış yaptıklarında yağ ve ya hava embolileri gelişebilmektedir. Bu duruma vurgun yemek de denmektedir. Kanser hastalarında özellikle akciğer kanserinde kan pıhtılaşma oranı yüksek olmaktadır ve akciğer embolisi görülme riski de yüksektir. Kemoterapi tedavisi gören kanser hastalrında pıhtı oluşma riski bulunmaktadır. Genetik yatkınlıklar da kandaki pıhtılaşmayı artırabilmektedir.  Protein C, Faktör (V)  Leiden hastalığı, antitrombin III  gibi kanın pıhtılaşmasına sebep olan genetik faktörler de akciğer ambolisinin nedenleri arasına yer alabilmektedir.  Bu genetik yatkınlığa sahip kişiler kaç yaşında olursa olsun pıhtı gelişebilmektedir. Sigara kullanımı ve aşırı kilo da yine akciğer embolisi sebepleri arasında yer almaktadır.

“HASTALIĞIN DURUMUNA GÖRE TEDAVİ PLANLANMALI”

Akciğer damarı aniden tıkandığı zaman oradaki kan alışverişi ve oksijen alımı bozulmaktadır. Bu durum sonucunda hastada ani meydana gelen bir nefes darlığı, kalp çarpıntısı, öksürük ve bazen de kanlı balgam görülebilmektedir. Bazen de akciğerin büyük ana damarlarından biri tıkanabilmektedir. Bu durumda göğüste çok şiddetli bir baskı ve bayılma da söz konusu olabilmektedir. Göğüs duvarına yakın bir damarda pıhtı olduğunda batıcı bir ağrı oluşabilmektedir. Hasta derin bir nefes aldığında bıçak batıyormuş hissi uyandıran ciddi ağrılar yaşayabilmektedir. Bu gibi durumlarda mutlaka akciğer embolisi akla gelmelidir. Her iki pulmoner arterin tıkanması ise ani kalp durmalarına ve ölümlere neden olabilmektedir. Bu nedenle pulmoner arter embolileri kalp krizi ile karışabilmektedir. Tanı koyarken en önemli noktalardan biri hasta hikayesin i iyi almak ve emboli ihtimalini düşünmektir. Emboli bulgularından olan nefes darlığı, öksürük, kanlı balgam ve yan ağrısı gibi diğer birçok göğüs hastalığında da ortaya çıkabilmektedir. Hastalığın hikayesi, ani ortaya çıkışı ve bulunan risk faktörleri pulmoner emboliyi işaret ediyorsa; yapılması gereken ilk şey basit bir kan muayenesidir. Akciğer embolisinde D-dimer, ALT, AST parametreleri yükselmektedir. Ama kesin tanı için yeterli değildir. Akciğer embolisinin kesin tanısı kontrast madde yani ilaç verilerek emboli protokolünde çekilen akciğer tomografisi ile konmaktadır. Bu filmin sonucunda akciğerde hangi damarda bir pıhtı var belirlenmektedir. Pıhtının hangi damarlardan geldiğini bulmak içinse bacaklara doppler ultrason yapılmaktadır. Akciğer embolisinin kesin teşhisi konduktan sonra hastalığın durumuna göre bir tedavi planlanmaktadır.

“DAMAR SAĞLIĞI ÖNEM TAŞIYOR”

Akciğer embolisinin hafif, orta ve ağır formları bulunmaktadır. Akciğer embolisinde tedavi, kan pıhtısının ilaçla çözülmesi, bir kateter ile parçalanması veya cerrahi olarak çıkarılmasından oluşmaktadır. Hafif bir akciğer embolisi durumunda, tedavi olarak antikoagülanlar adı verilen kan sulandırıcı ilaçlar genellikle yeterlidir. Komplikasyon riski düşükse, hastalar bazen ayaktan (evde) tedavi edilebilir. Ağır formda akciğerin her iki ana arteri tıkanmıştır. Hastada ani bir şok tablosu oluşmuştur. Dolaşım bozukluğu ve oksijen yetersizliği de olan hastalar yoğun bakım şartlarında tedavi edilmektedirler. Akut ve şok tablosu ile gelen hastalarda fibrinolitik denilen damarları tıkayan pıhtıların eritilmesi sağlayan ilaç tedavileri uygulanmaktadır. Ağır durumlarda embolektomi denilen cerrahiler de uygulanabilmektedir. Bu ameliyatı kalp ve damar cerrahları pıhtıları temizlemek için nadiren yapmaktadır. Hangi tedavinin uygulanacağına hastanın risk faktörleri değerlendirilerek hekimler karar vermektedir. Heparin tedavisi de akciğer embolisinde kullanılan tedaviler arasında yer almaktadır. Heparin tedavisi kandaki pıhtılaşmayı ve yeni pıhtıların oluşması engellemektedir fakat damarı tıkayan pıhtıyı eritmez. Kullanılan ilaçların kan sulandırma dereceleri farklı olmaktadır. Bunların takibi ise yine laboratuvar tetkikleri ile sağlanmaktadır. Uygulanan kan sulandırıcı ilaçlar yeni pıhtıların oluşmasını engellemek için yapılmaktadır. Var olan pıhtıyı eriten ise vücudun kendi fibrinolitik mekanizmasıdır. Vücut ilk 24 saat içinde faaliyete geçerek var olan pıhtıyı eritme sürecini başlatmaktadır. Akciğer embolisinin tedavisi en az 6 ay boyunca devam etmektedir. Hastalığın şiddeti ve yoğunluğuna göre bu tedavinin bir bölümü hastanede de olabilmektedir.  Kişinin genetik olarak yatkınlığının olduğu durumlar mevcut ise (Protein C, Faktör (V) Leiden hastalığı, antitrombin III gibi) hasta hayatı boyunca kan sulandırıcı ilaçlar kullanmak durumda kalabilir. Akciğer embolisi büyük bir tıkanıklıkla ağır formda meydana gelmemişse iyileşme oranı çok yüksektir. Akciğer embolisi sonrasında tedavi düzgün bir şekilde uygulanmalı ve düzenli kontroller mutlaka yaptırılmalıdır. Akciğer embolisine sebep olan faktörler ortadan kaldırılmazsa ve tedavi düzgün bir şekilde yapılmazsa pıhtı tekrar oluşabilir. Tekrar pıhtı oluşmasını engellemek adına kan sulandırıcı ilaçlar en az 6 ay süreyle kullanılmaktadır. Tedavinin düzgün bir şekilde uygulanması ve düzenli doktor kontrolleri hastalığın tekrar etme riskini de azaltmaktadır. Akciğer embolisi hayati tehlikesi yüksek olan ve tekrarlama olasılığı olan bir hastalıktır. Akciğer embolisi geçirenlerin dikkat etmesi gerekenler şunlardır: Tedavi için verilen kan sulandırıcı ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Fazla kilolar pıhtı riskini artırdığı için kilo olması gereken fazla olmamalıdır. Kalp ve pıhtılaşma sistemi hastalıkları için erken aşamada tedavi olunmalıdır. Damar sağlığı akciğer embolisinden korunmada önem taşımaktadır. Düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmek damar sağlığını korumaktadır. Uzun süre hareketsiz kalarak çalışan ya da seyahat eden kişiler mutlaka yeterince su içmeli, her saat başı oturduğu yerden ayağa kalkıp yürümeli ve bacaklarını hareket ettirmelidir.”

Kaynak: Cemil Cahit SARAÇOĞLU